-Arjantin Notları-3
-Yaz geliyor ağırdan - Özgür Çoban
-Yabancı bir ülkede insanın öğrendiği her
kelime kendisine olan güvenini artırıyor
-Ama özlüyor insan şöyle uzun boylu bir sohbeti
-Market reyonundaki televizyondaki fragman bitiyor
-Bir görevli geliyor, bir DVD koyuyor çocuklara
-Buenos Aires'e yaz geliyor ağırdan
Buenos Aires'te nihayet 1 ayımızı doldurduk. Bu 1 ayı psikolojik alt eşiklerin birincisi olduğunu bilerek geçirdim. Şimdi biraz daha Buenos Aires'e konsantre olmaya çalışıyorum. Bu arada kenti gezmeye, tanımaya devam ediyorum.
Buraya gelirken tedirginlik hissettiğim konulardan biri ''yiyecek'' idi. Buenos Aires'in en önemli market zincirlerinden biri ''Coto''. Coto'nun neredeyse kentin her semtinde bir şubesi var. Kimi büyük, kimi küçük. İlk etapta şunu söyleyeyim; Türkiye'deki marketlerde -geleneksel ürünler hariç- ne varsa burada da var. Marketlerin dizaynı bizimkilerle aynı neredeyse. Sütler, yoğurtlar, ekmekler, sebzeler, meyveler bol bol raflardaki yerini alıyor. Burada sütler ve yoğurtlar plastik poşetten ambalajlarda satılıyor.
Dikkatimi çeken olaylardan biri de ambalajlı su sektörünün çok faal olmaması. Bunun nedeni ise musluktan suyun içilebilir olması. Bu ülke su zengini, her tarafından su fışkırıyor adeta. Sonu belli olmayan verimli topraklar, binlerce sulak alan, bitkiler kentte boş buldukları her yeri işgal etmiş.
Yiyecek işine dönelim. Burada yaptığım araştırmalar beni sürekli olarak bir kente yönlendirdi; Mendoza... Bu kent ülkenin gıda üretim platformu. Sebze, meyve, fındık, fıstık buradan dağılıyor ülkenin dört bir yanına. Bereketli toprakları, güzel iklimi olan bir kent. Henüz gitme imkanım olmadı ama ilk fırsatı değerlendirmek isterim doğrusu. Marketlerden aldığım lezzetli mandalina, portakal, elmanın toprakları. Üretim yerinin Mendoza olduğunu gördüğünüz her sebzeyi, her meyveyi gönül rahatlığıyla alabilirsiniz.
Marketlerde ürün bol. Et, süt, sebze, meyve, elektronik eşya her şey fazla fazla var.
Bu arada, tanık olduğum ilginç bir olayı anlatayım.
Oturduğum semt olan Olivos'ta marketi gezerken 5-6 yaşlarında iki çocuğun elektronik eşya reyonunda bulunan bir televizyonun önünde çizgi film fragmanları seyrettiğini gördüm. Fragmanlar bitince çocuklar televizyonun düğmelerine basarak yeniden başlatmaya çalışıyorlardı.
Bir market görevlisinin hızla çocuklara doğru yürüdüğünü görünce içimden ''çocukları azarlayacak galiba'' diye düşündüm. Görevli çocuklara kızmak bir yana saçlarını okşayarak televizyonun bağlı olduğu DVD'ye çizgi film CD'si koydu. Çocuklar da oldukları yere oturarak çizgi filmi izlemeye başladı. Bu kenti bana sevdiren olaylardan biriydi.
Kısacası, Türkiye'deki beslenme alışkanlıklarınızı ana hatlarıyla burada da sürdürebilirsiniz.
-Capital-
Dersaneye başlayalı 2 hafta olacak. Yabancı bir ülkede insanın öğrendiği her kelime kendisine olan güvenini artırıyor. ''El Pasaje'' adlı dil kursuna devam ediyorum. Kurs, Capital'de. Buenos Aires'in simgesi olan ''Obelisco'' adı verilen büyük dikilitaşa yakın. Kurs, sosyal bir ortam. Brezilyalı, Almanyalı, İsveçli, Japon aradaşlarım var. Ders aralarında birlikte İspanyolca pratiği yapıyoruz. Günler dersanede keyifli geçiyor. Dersane çıkışı geziyorum biraz Capital'i. Kitapçılara gidiyorum. Burada insanlar okumaya çok meraklı. Hele adımbaşı tiyatronun olduğu bu kentte bilet gişelerinin önündeki kuyrukları bir görmeniz lazım. Sanat konusuna ilişkin izlenimlerimi daha sonra genişçe yazacağım.
Capital, kentin kalbi konumunda. Kültürel, sosyal damarlara kan neredeyse buradan pompalanıyor. Her yol burada Capital'e çıkıyor. Ankara'nın Kızılay'ı bir nevi. Tüm dil kursları Capital'de. Size tavsiyem burada dil kursuna gelirseniz evi Capital'e yakın bir yerden tutun. Sonra yol çekilmiyor.
Memleket demek arkadaş, dost, abi, abla, kardeş demek değil mi biraz da? Yokladım kendimi biraz ''özlüyor muyum'' diye. Özlüyorum. Dostlarımı, abilerimi, canlarımı özlüyorum. Şöyle uzun boylu bir sohbetin hasretini çekiyorum. Dil bilmeyince insanın sosyal zekası 2 yaşında bir çocuğun zekasıyla eşdeğer hale geliyor. En büyük sıkıntı, düşünceleri söze dökememek. Kızıyorsun, sinirleniyorsun, üzülüyorsun. Neyse ki insanlar çok sıcak kanlı. Sabırlı davranıyorlar dil bilmeyenlere karşı.
Buenos Aires'e yaz geliyor ağırdan. Hava ısınıyor giderek, amansız bir nem bulutu kenti sarıp sarmalıyor.
Haftaya muhtemelen yazı daha fazla güneş kokacak, yazıdan daha fazla nem damlayacak. Sevgiyle kalın.
Özgür Çoban - Buenos Aires
-Yabancı bir ülkede insanın öğrendiği her
kelime kendisine olan güvenini artırıyor
-Ama özlüyor insan şöyle uzun boylu bir sohbeti
-Market reyonundaki televizyondaki fragman bitiyor
-Bir görevli geliyor, bir DVD koyuyor çocuklara
-Buenos Aires'e yaz geliyor ağırdan
Buenos Aires'te nihayet 1 ayımızı doldurduk. Bu 1 ayı psikolojik alt eşiklerin birincisi olduğunu bilerek geçirdim. Şimdi biraz daha Buenos Aires'e konsantre olmaya çalışıyorum. Bu arada kenti gezmeye, tanımaya devam ediyorum.
Buraya gelirken tedirginlik hissettiğim konulardan biri ''yiyecek'' idi. Buenos Aires'in en önemli market zincirlerinden biri ''Coto''. Coto'nun neredeyse kentin her semtinde bir şubesi var. Kimi büyük, kimi küçük. İlk etapta şunu söyleyeyim; Türkiye'deki marketlerde -geleneksel ürünler hariç- ne varsa burada da var. Marketlerin dizaynı bizimkilerle aynı neredeyse. Sütler, yoğurtlar, ekmekler, sebzeler, meyveler bol bol raflardaki yerini alıyor. Burada sütler ve yoğurtlar plastik poşetten ambalajlarda satılıyor.
Dikkatimi çeken olaylardan biri de ambalajlı su sektörünün çok faal olmaması. Bunun nedeni ise musluktan suyun içilebilir olması. Bu ülke su zengini, her tarafından su fışkırıyor adeta. Sonu belli olmayan verimli topraklar, binlerce sulak alan, bitkiler kentte boş buldukları her yeri işgal etmiş.
Yiyecek işine dönelim. Burada yaptığım araştırmalar beni sürekli olarak bir kente yönlendirdi; Mendoza... Bu kent ülkenin gıda üretim platformu. Sebze, meyve, fındık, fıstık buradan dağılıyor ülkenin dört bir yanına. Bereketli toprakları, güzel iklimi olan bir kent. Henüz gitme imkanım olmadı ama ilk fırsatı değerlendirmek isterim doğrusu. Marketlerden aldığım lezzetli mandalina, portakal, elmanın toprakları. Üretim yerinin Mendoza olduğunu gördüğünüz her sebzeyi, her meyveyi gönül rahatlığıyla alabilirsiniz.
Marketlerde ürün bol. Et, süt, sebze, meyve, elektronik eşya her şey fazla fazla var.
Bu arada, tanık olduğum ilginç bir olayı anlatayım.
Oturduğum semt olan Olivos'ta marketi gezerken 5-6 yaşlarında iki çocuğun elektronik eşya reyonunda bulunan bir televizyonun önünde çizgi film fragmanları seyrettiğini gördüm. Fragmanlar bitince çocuklar televizyonun düğmelerine basarak yeniden başlatmaya çalışıyorlardı.
Bir market görevlisinin hızla çocuklara doğru yürüdüğünü görünce içimden ''çocukları azarlayacak galiba'' diye düşündüm. Görevli çocuklara kızmak bir yana saçlarını okşayarak televizyonun bağlı olduğu DVD'ye çizgi film CD'si koydu. Çocuklar da oldukları yere oturarak çizgi filmi izlemeye başladı. Bu kenti bana sevdiren olaylardan biriydi.
Kısacası, Türkiye'deki beslenme alışkanlıklarınızı ana hatlarıyla burada da sürdürebilirsiniz.
-Capital-
Dersaneye başlayalı 2 hafta olacak. Yabancı bir ülkede insanın öğrendiği her kelime kendisine olan güvenini artırıyor. ''El Pasaje'' adlı dil kursuna devam ediyorum. Kurs, Capital'de. Buenos Aires'in simgesi olan ''Obelisco'' adı verilen büyük dikilitaşa yakın. Kurs, sosyal bir ortam. Brezilyalı, Almanyalı, İsveçli, Japon aradaşlarım var. Ders aralarında birlikte İspanyolca pratiği yapıyoruz. Günler dersanede keyifli geçiyor. Dersane çıkışı geziyorum biraz Capital'i. Kitapçılara gidiyorum. Burada insanlar okumaya çok meraklı. Hele adımbaşı tiyatronun olduğu bu kentte bilet gişelerinin önündeki kuyrukları bir görmeniz lazım. Sanat konusuna ilişkin izlenimlerimi daha sonra genişçe yazacağım.
Capital, kentin kalbi konumunda. Kültürel, sosyal damarlara kan neredeyse buradan pompalanıyor. Her yol burada Capital'e çıkıyor. Ankara'nın Kızılay'ı bir nevi. Tüm dil kursları Capital'de. Size tavsiyem burada dil kursuna gelirseniz evi Capital'e yakın bir yerden tutun. Sonra yol çekilmiyor.
Memleket demek arkadaş, dost, abi, abla, kardeş demek değil mi biraz da? Yokladım kendimi biraz ''özlüyor muyum'' diye. Özlüyorum. Dostlarımı, abilerimi, canlarımı özlüyorum. Şöyle uzun boylu bir sohbetin hasretini çekiyorum. Dil bilmeyince insanın sosyal zekası 2 yaşında bir çocuğun zekasıyla eşdeğer hale geliyor. En büyük sıkıntı, düşünceleri söze dökememek. Kızıyorsun, sinirleniyorsun, üzülüyorsun. Neyse ki insanlar çok sıcak kanlı. Sabırlı davranıyorlar dil bilmeyenlere karşı.
Buenos Aires'e yaz geliyor ağırdan. Hava ısınıyor giderek, amansız bir nem bulutu kenti sarıp sarmalıyor.
Haftaya muhtemelen yazı daha fazla güneş kokacak, yazıdan daha fazla nem damlayacak. Sevgiyle kalın.
Özgür Çoban - Buenos Aires