Türkiye'de idam cezaları
-İdam cezasının kaldırılması AB müzakere
sürecine paralel
anayasa ve yasa değişiklikleriyle hayata geçirildi
-Bu süreçte DSP-MHP-ANAP üçlü koalisyonu ile daha
sonra kurulan AK Parti hükümetleri iktidardaydı
-İdam cezası terör ve canice cinayetlerde hep gündeme geldi
-İdam cezasının yeniden getirilmesi Anayasal ve yasal
düzenleme gerektirmesinin yanı sıra Türkiye'nin uluslararası
taahhütleri nedeniyle pek mümkün gözükmüyor
-Türkiye'deki en son idam cezası 1984'te infaz edilmişti
anayasa ve yasa değişiklikleriyle hayata geçirildi
-Bu süreçte DSP-MHP-ANAP üçlü koalisyonu ile daha
sonra kurulan AK Parti hükümetleri iktidardaydı
-İdam cezası terör ve canice cinayetlerde hep gündeme geldi
-İdam cezasının yeniden getirilmesi Anayasal ve yasal
düzenleme gerektirmesinin yanı sıra Türkiye'nin uluslararası
taahhütleri nedeniyle pek mümkün gözükmüyor
-Türkiye'deki en son idam cezası 1984'te infaz edilmişti
Türkiye'de zaman zaman gündeme gelen idam cezasının kaldırılması AB'ye üyelik müzakereleri sürecinde başladı. İdam cezasının kaldırılması ve buna paralel düzenlemelerin hayata geçirilmesinde farklı hükümetler iktidardaydı. Sürecin başında Bülent Ecevit'in başbakanlığında kurulan DSP-MHP-ANAP üçlü koalisyon hükümeti işbaşındaydı. Daha sonra yapılan seçimde tek başına iktidara gelen AK Parti döneminde kurulan hükümetler süreci devam ettirdi.
İdam cezası tartışmalarının yeniden gündeme gelişinde iki önemli sürecin yaşandığı görülür. Bunlardan biri terör olayları ve buna paralel olarak terör
örgütü PKK'nın başı Abdullah Öcalan ile eksenli gelişen taleplerdi. Farklı
siyasal ya da sivil toplum örgütü merkezli oluşumlar bu kapsamda değişik
görüşlerle konuya taraf oldular. Bir
diğeri ise zaman zaman yaşanan ''canice'' işlenen suçlardı. Şubat 2015'de, Mersin'de Özgecan Aslan'ın vahşice öldürülmesi bu tartışmaları yeniden gündeme getirdi.
Son olarak 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe girişiminin ardından idam cezasının yeniden getirilmesi tartışmaları başladı. Bu tartışmaların, özellikle seçim süreçleri öncesinde ya da toplumu derinden etkileyen olaylar sürecinde önemli gündem maddeleri yer aldığı dikkat çeker. Ancak, tartışmalar, olayların sakinlemesinden sonra yeniden gündemin alt sıralarına düşegelmiştir.
İdam cezasının yeniden TCK'ya konulması durumunda Türkiye'nin Avrupa'daki taraf olduğu hukuki süreçler ve üyesi olduğu kurumlardaki konumu etkilenecek. Doğal olarak böyle bir düzenleme Türkiye'nin uluslararası konumunu da etkileyecek süreçlerin başlamasına neden olacak nitelikte.
İdam ya da ölüm cezasının, bir Anayasa değişikliğinin ardından TCK'ya konulması durumunda bunun 15 Temmuz darbecilerine uygulanıp uygulanamayacağı da ayrı bir tartışma konusu olacak. Bu yönde yapılacak bir anayasa değişikliği ve yasal düzenleme de yürürlük tarihinden itibaren geçerli olacağı için o tarihten sonra işlenmiş suçları kapsayacak.
Anayasanın 38. maddesinde, ''Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez'' (38/1) ve ''Ölüm cezası ve genel müsadere cezası verilemez'' (38/10) hükümleri yer alıyor. Ayrıca, Anayasanın 90. maddesi ''Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir'' kuralını getiriyor.
Son olarak 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe girişiminin ardından idam cezasının yeniden getirilmesi tartışmaları başladı. Bu tartışmaların, özellikle seçim süreçleri öncesinde ya da toplumu derinden etkileyen olaylar sürecinde önemli gündem maddeleri yer aldığı dikkat çeker. Ancak, tartışmalar, olayların sakinlemesinden sonra yeniden gündemin alt sıralarına düşegelmiştir.
İdam cezasının yeniden TCK'ya konulması durumunda Türkiye'nin Avrupa'daki taraf olduğu hukuki süreçler ve üyesi olduğu kurumlardaki konumu etkilenecek. Doğal olarak böyle bir düzenleme Türkiye'nin uluslararası konumunu da etkileyecek süreçlerin başlamasına neden olacak nitelikte.
İdam ya da ölüm cezasının, bir Anayasa değişikliğinin ardından TCK'ya konulması durumunda bunun 15 Temmuz darbecilerine uygulanıp uygulanamayacağı da ayrı bir tartışma konusu olacak. Bu yönde yapılacak bir anayasa değişikliği ve yasal düzenleme de yürürlük tarihinden itibaren geçerli olacağı için o tarihten sonra işlenmiş suçları kapsayacak.
Anayasanın 38. maddesinde, ''Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez'' (38/1) ve ''Ölüm cezası ve genel müsadere cezası verilemez'' (38/10) hükümleri yer alıyor. Ayrıca, Anayasanın 90. maddesi ''Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir'' kuralını getiriyor.
Aslında Türkiye'de idam cezasının kaldırılması hiç kolay bir süreç değil. İdam cezaların uygulanması, kaldırılması hep tartışmalı gündem maddeleri olmuştur. Bu sürece bakıldığında, idamın kaldırılmasında Türk siyasi aktörlerinin neredeyse tümümün katkısının olduğu görülmekte.
Türkiye'de idam cezasının kaldırılması ve uygulanmasına ilişkin süreç
özetle şöyle:
Türk hukukunda idam cezası
Türk ceza hukuku düzenlemelerinde, şu an yürürlükte olmayan 1926 yıl ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ile 1930 yıl ve 1632 sayılı Askeri Ceza
Kanunu başta olmak üzere, bazı diğer ceza düzenlemelerinde (şu an yürürlükte
olmayan 1932 yıl ve 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibi Hakkında Kanun,
1956 yıl ve 6831 sayılı Orman Kanunu) idam cezası yer alıyordu.
Bu
düzenlemeler paralelinde usul ve infaz kanunlarında da idam cezasına ilişkin
hükümler bulunuyordu. Ayrıca, 1924, 1961 ve 1982 Anayasalarında da idam
cezasına izin veren veya bununla ilgili hükümler vardı. Bu anayasalardaki
düzenlemeler çerçevesinde mahkemelerin verdiği idam cezalarının yerine
getirilmesi için TBMM'nin karar alması veya kanun çıkarması gerekiyordu. İdam
cezası Türk hukukundan çıkarılana kadar, TBMM’de, bu cezaların infaz edilmemesi
yönünde bir eğilim ortaya çıkmıştı. Bu kapsamda, 1984'ten sonra, kanunlarda yer
alması ve mahkemelerin buna karar vermesine karşın idam cezasının infazına dair
kanun çıkarılmadı. Dolayısyla idam cezasının infazı fiilen askıya alınmış
durumdaydı. Bu, yasama iradesinin idama karşı olduğu, ancak terör olaylarına
karşı caydırıcı unsur olarak mevzuatta tutulduğu yorumlarına yol açmaktaydı.
İdam cezasının kaldırılması süreci
İdam cezasının kaldırılması yönündeki ilk adım 2001 yılında atıldı. (Bülent Ecevit'in başbakanlığındaki DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümeti görevdeydi.
En çok tartışma PKK'nın başı Abdullah Öcalan hakkındaki idam cezası kapsamında
yaşanıyordu.) Anayasada yapılan değişiklikle (4709 sayılı Kanun) ''savaş, savaş
tehdidi ve terör suçları'' durumları dışında ölüm cezası verilemeyeceği kuralı
getirildi. (Bu anayasa değişikliği tümü üzerindeki oylamaya 494 milletvekili
katılmış ve 474'ü 'evet' oyu kullanmıştı.)
2002 yılında, Anayasa değişikliğine paralel olarak yapılan yasal
düzenleme ile (4771 sayılı Kanun) ilgili yasalarda yer alan ölüm cezaları
müebbet ağır hapis cezasına çevrildi. (Daha sonraki süreçte yapılan seçimde
Türkiye'de hükümet değişikliği yaşandı. AK Parti tek başına iktidara geldi.
Başbakanlık görevini önce Abdullah Gül, daha sonra da Recep Tayyip Erdoğan
üstlendi.)
Türkiye, 2003 yılında, 1985’de yürürlüğe giren ve ''savaş zamanı ya da
yakın savaş tehdidi'' dışında idam cezasını kaldıran Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'ne ek Ölüm Cezasının Kaldırılmasına İlişkin 6. No.lu Protokol'e imza
atarak, onayladı. 2004 yılında yapılan anayasa değişikliğiyle (5170 sayılı
Kanun) idam cezası ve ilişkili ifadeler tümüyle Anayasadan çıkarıldı. (Anayasa
değişikliğinin tümü üzerindeki oylamaya 471 milletvekili katılmış ve 457’si 'evet' oyu kullanmıştı.) Bunun paralelindeki 5218 sayılı Kanunla da mevzuatta
uyum değişiklikleri yapıldı.
2004 yılında çıkan ve 1 Haziran 1 Haziran 2005 tarihinden itibaren
yürürlüğe giren 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu'nda idam cezası yer almadı.
Türkiye, Ek 6 No.lu Protokol'de olduğu gibi, iç hukukunda ölüm cezasını her
koşulda kaldırdıktan sonra, 2004 yılında imzaladığı Ölüm Cezasının Her Koşulda
Kaldırılmasına İlişkin 13 No.lu Protokol'e ilişkin onay sürecini de 2006 yılında
tamamlayarak yürürlüğe koydu. Yine 2006'da Birleşmiş Milletler Medeni ve
Siyasal Haklar Sözleşmesi'nin, ölüm cezasının, savaş zamanında işlenen çok
ciddi askeri suçlar hariç kaldırılmasını öngören İkinci Seçmeli Protokolü de
imzalandı.
Avrupa Birliği sürecinin etkisi
Türkiye, Avrupa Konseyi üyesi olarak, yarım yüzyıla yaklaşan bir süreçte
Avrupa Birliği ile üyelik hedefli ilişkilerini sürdürüyor. 1987 yılında yapılan
AB üyelik başvurusunun ardından, 3 Ekim 2005’te üyelik müzakerelerine ilişkin
süreç başladı. Bu süreçte, fiilen uygulanmasa da ölüm cezasını hukuken de
kaldırması yönünde önemli politik baskılar yapıldı, bu konuya ilişkin
değerlendirmeler resmi belgelerde yer aldı.
AB,
üyelik sürecinde, ölüm cezasını kaldıran Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne
ilişkin 6 ve 13 No.lu Protokollere ve keza Birleşmiş Milletler Medeni ve
Siyasal Haklar Sözleşmesi'nin ölüm cezasının kaldırılmasına dair İkinci Seçmeli
Protokolü'ne taraf olmayı koşullar arasında saymaktaydı. Türkiye bunların
gereğini yerine getirebilmek için nce mevzuatında gerekli değişiklikleri yaptı,
ardından bunlara taraf oldu. İdam cezasının kaldırılmasındaki etkenlerin
başında AB üyelik müzakere süreci ve AB mevzuatına uyum gelmekteydi.
İdam cezasının uygulanmaması süreci
Türkiye'de
idam cezasının uygulanmaması süreci 1984 yılına kadar uzanır. Cazanın son kez
infaz edildiği tarih 24 Ekim 1984 olup 12 Eylül dönemine rastlar. Bu tarihten
sonra verilen idam cezaları TBMM’de onaylanmadı. 1991'te çıkarılan af yasasıyla
kesinleşmiş idam cezaları 10 yıl ağır hapse çevrildi. 2002 yılında mevzuatta
yapılan düzenlemenin ardından da kesinleşmiş idam cezaları ömür boyu hapse
dönüştürüldü.
İdam cezasının gündeme gelişi
İdam cezası değişik zamanlarda ve değişik güncel gelişmelerin arzından
gündeme gelmektedir. Bunlardan biri, terör örgütü başı Abdullah Öcalan’ın
durumu ve bu çerçevede toplumu derinden etkileyen terör olaylarıydı. Bir diğer
tartışma da canice işlenen cinayetlerin ardından yaşandı.
PKK'nın başı Öcalan, Kenya'da yakalanıp Türkiye’ye getirilmesinin
ardından yargılandı ve 29 Haziran 1999'da idama mahkum edildi. Ceza 25 Kasım
1999 tarihinde Yargıtay'ca onandı. Ancak, idam cezasının AB uyum yasaları ile
kaldırılmasından dolayı cezası ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrildi. Siyasi
çevrelerde idam cezasının kaldırılması ve Abdullah Öcalan hakkındaki idam
cezasının ertelenmesi sürecinin örtüşmesi hep tartışma konusu oldu. Yaşanan
süreç, bunun bundan sonra da devam edeceğini gösteriyor.
Tarihte idam cezaları
Türkiye'de 1920'den 1984'e kadar uzanan 64 yıllık süreçte TBMM
tarafından onanan idam cezası kararı 712. Bunlardan 15'i kadın hükümlüler. Bu
rakama İstiklal Mahkemeleri'nin, Meclis onayının aranmadığı idam kararları
dahil değil. Meclise gelmeden İstiklal Mahkemelerince verilen kararların
ardından infaz edilen idam cezalarının sayısına ilişkin değişik rakamlar dile
getirilmekte, ancak sağlıklı bir bilgi bulunmamaktadır. İdam cezasının infazı
genel olarak asılma yöntemiyle yapılıyordu. Askerlikle bağlantılı bir kişinin
askeri suçtan dolayı aldığı idam cezası kurşuna dizilerek infaz ediliyordu.
Cumhuriyet dönemindeki bazı idam cezaları
-
Şeyh Said İsyanı sonrasında Diyarbakır'daki Şark İstiklal Mahkemesi kısa süren
bir yargılamadan sonra Şeyh Said ve 47 ayaklanma yöneticisi hakkında 28 Haziran
1925 günü ölüm cezası verildi ve cezaları ertesi gün infaz edildi.
-
Haziran 1926'da yurt gezisi kapsamında İzmir'e giden Mustafa Kemal'e yönelik
bir suikast girişimi ortaya çıkarıldı. ''İzmir Suikastı'' diye anılan olayda
Ziya Hurşit ve arkadaşları İzmir İstiklal Mahkemesi'nde yargılanıp idam
cezasına çarptırıldı. 14 Temmuz 1926'da 14 kişi idam edildi.
- 23
Aralık 1930 günü, İzmir'in Menemen ilçesinde, öğretmen-yedeksubay Mustafa Fehmi
Kubilay ile yardımına koşan bekçiler Hasan ve Şevki'nin bir grup yobaz
tarafından öldürülmesiyle Menemen olayları başladı. Olayların bastrılmasının
ardından kurulan Divan Harp Mahkemesinde yargılanan sanıklardan 28'i 3 Şubat 1931
gecesi Menemen'de idam edildi.
- 1920–1961 yılları arasında 11’i İstiklal Mahkemeleri tarafından olmak üzere
toplam 16 milletvekili idam edildi.
-
27 Mayıs 1960 askeri darbesinden sonra, Yassıada’da oluşturulan Yüksek Adalet
Divanı’nda dönemin yöneticileri yargılandı. Darbe öncesi dönemin Başbakanı
Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan
Polatkan hakkındaki idam cezası 17 Eylül 1961'de infaz edildi.
-
12 Mart 1971 askeri müdahalesinin ardından yaşanan süreçte 17 kişiyi idam
edildi. 1971 yılının 18-28 Temmuz günleri arasında tamamı adli suçlu 14 kişi
hakkındaki idam kararı yerine getirildi. Bunlar arasında 25 Temmuz 1971'de
İzmir'de asılan Kadriye Partici, Türkiye'de idam edilen son kadın hükümlü idi.
-
12 Mart rejimin diğer üç infazı ise 1968 kuşağının önde gelen isimlerinden
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan oldu. Üçü de 6 Mayıs 1972'de
Ankara'da idam edildi.
12 Eylül dönemindeki idam cezaları
12
Eylül darbesinin ardından kurulan sıkıyönetim mahkemelerinde peş peşe idam
kararları çıktı. Bu kararlar hızla sonuca bağlanırken, 1972 yılından o güne
kadar infaz edilmeyen idam cezaları hızla uygulanmaya başladı. Politik
eylemleri nedeniyle hüküm alanların yanı sıra adi hükümlülerin infazları da gerçekleştirildi.
1980-1984 yılları arasında arasında 50 kişi idam edildi. Bunların 18’i
sol, 8’i sağ görüşlü ve 23’ü de adli suçtan hükümlüydü. Ölüm cezası infaz
edilenlerden biri ASALA adlı Ermeni terör örgütü mensubu Levon Ekmekçiyan idi.
Ekmekciyan, 1982 yılında Esenboğa Havalimanı’nda düzenlenen kanlı saldırının
ardından yakalanmıştı.
12
darbesi yönetimi idam cezalarının infazında ısrarlıydı. Kenan Evren 3 Ekim
1984'te Muş'ta yaptığı konuşmada ''Hainleri asmayıp da besleyecek miyiz?'' diyecek ve bu söz uzun yıllar belleklerden silinmeyecekti. 12 Eylül döneminde
sıkıyönetim askeri mahkemelerince 517 sanığa idam cezası verildi. Askeri
Yargıtay’ın onayladığı idam kararlarının sayısı 124 oldu. Bunlardan, MGK’nın
onayladığı ve onay sonrası hemen infazı yapılan 50’si dışındakiler için cezalar
fiilen müebbet hapse dönüştü.
Ölüm cezalarının infazlarına ilişkin onama kararları, 12 Eylül 1980-25
Ekim1981 arası Milli Güvenlik Konseyi döneminde, 25 Ekim 1981-14 Ekim 1983
arası Danışma Meclisi döneminde, 6 Kasım 1983 sonrası TBMM döneminde verildi.
İdam edilenler sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanan sol ve sağ görüşlü
hükümlüler ile adli hükümlülerden oluşuyordu. Türkiye'deki en son uygullanan
idam idam cezası 24 Eylül 1984'te İzmir'de Hıdır Aslan hakkındaki cezanın
infazıyla yapıldı.
--/--
Kaynaklar: Türkiye'de Ölüm Cezasının
Kaldırılması Süreci (Prof. Dr. Füsun Sokollu-Akıncı), belgenet.com (Levent
Pirler), TBMM kayıtları, 551.Vekil arşivi