18 Temmuz 2016

Türkiye'de idam cezaları

-İdam cezasının kaldırılması AB müzakere sürecine paralel
anayasa ve yasa değişiklikleriyle hayata geçirildi
-Bu süreçte DSP-MHP-ANAP üçlü koalisyonu ile daha
sonra kurulan AK Parti hükümetleri iktidardaydı
-İdam cezası terör ve canice cinayetlerde hep gündeme geldi
-İdam cezasının yeniden getirilmesi Anayasal ve yasal
düzenleme gerektirmesinin yanı sıra Türkiye'nin uluslararası
taahhütleri nedeniyle pek mümkün gözükmüyor
-Türkiye'deki en son idam cezası 1984'te infaz edilmişti

Türkiye'de zaman zaman gündeme gelen idam cezasının kaldırılması AB'ye üyelik müzakereleri sürecinde başladı. İdam cezasının kaldırılması ve buna paralel düzenlemelerin hayata geçirilmesinde farklı hükümetler iktidardaydı. Sürecin başında Bülent Ecevit'in başbakanlığında kurulan DSP-MHP-ANAP üçlü koalisyon hükümeti işbaşındaydı. Daha sonra yapılan seçimde tek başına iktidara gelen   AK Parti döneminde kurulan hükümetler süreci devam ettirdi.

İdam cezası tartışmalarının yeniden gündeme gelişinde iki önemli sürecin yaşandığı görülür. Bunlardan biri terör olayları ve buna paralel olarak terör örgütü PKK'nın başı Abdullah Öcalan ile eksenli gelişen taleplerdi. Farklı siyasal ya da sivil toplum örgütü merkezli oluşumlar bu kapsamda değişik görüşlerle konuya taraf oldular.  Bir diğeri ise zaman zaman yaşanan ''canice'' işlenen suçlardı. Şubat 2015'de, Mersin'de Özgecan Aslan'ın vahşice öldürülmesi bu tartışmaları yeniden gündeme getirdi. 

Son olarak 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe girişiminin ardından idam cezasının yeniden getirilmesi tartışmaları başladı. Bu tartışmaların, özellikle seçim süreçleri öncesinde ya da toplumu derinden etkileyen olaylar sürecinde önemli gündem maddeleri yer aldığı dikkat çeker. Ancak, tartışmalar, olayların sakinlemesinden sonra yeniden gündemin alt sıralarına düşegelmiştir.

İdam cezasının yeniden TCK'ya konulması durumunda Türkiye'nin Avrupa'daki taraf olduğu hukuki süreçler ve üyesi olduğu kurumlardaki konumu etkilenecek. Doğal olarak böyle bir düzenleme Türkiye'nin uluslararası konumunu da etkileyecek süreçlerin başlamasına neden olacak nitelikte.

İdam ya da ölüm cezasının, bir Anayasa değişikliğinin ardından TCK'ya konulması durumunda bunun 15 Temmuz darbecilerine uygulanıp uygulanamayacağı da ayrı bir tartışma konusu olacak. Bu yönde yapılacak bir anayasa değişikliği ve yasal düzenleme de yürürlük tarihinden itibaren geçerli olacağı için o tarihten sonra işlenmiş suçları kapsayacak.


Anayasanın 38. maddesinde, ''Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez'' (38/1) ve  ''Ölüm cezası ve genel müsadere cezası verilemez'' (38/10) hükümleri yer alıyor. Ayrıca, Anayasanın 90. maddesi ''Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir'' kuralını getiriyor. 

Aslında Türkiye'de idam cezasının kaldırılması hiç kolay bir süreç değil. İdam cezaların uygulanması, kaldırılması hep tartışmalı gündem maddeleri olmuştur. Bu sürece bakıldığında, idamın kaldırılmasında Türk siyasi aktörlerinin neredeyse tümümün katkısının olduğu görülmekte. 

Türkiye'de idam cezasının kaldırılması ve uygulanmasına ilişkin süreç özetle şöyle:

Türk hukukunda idam cezası

Türk ceza hukuku düzenlemelerinde, şu an yürürlükte olmayan 1926 yıl ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ile 1930 yıl ve 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu başta olmak üzere, bazı diğer ceza düzenlemelerinde (şu an yürürlükte olmayan 1932 yıl ve 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibi Hakkında Kanun, 1956 yıl ve 6831 sayılı Orman Kanunu) idam cezası yer alıyordu.  

Bu düzenlemeler paralelinde usul ve infaz kanunlarında da idam cezasına ilişkin hükümler bulunuyordu. Ayrıca, 1924, 1961 ve 1982 Anayasalarında da idam cezasına izin veren veya bununla ilgili hükümler vardı. Bu anayasalardaki düzenlemeler çerçevesinde mahkemelerin verdiği idam cezalarının yerine getirilmesi için TBMM'nin karar alması veya kanun çıkarması gerekiyordu. İdam cezası Türk hukukundan çıkarılana kadar, TBMM’de, bu cezaların infaz edilmemesi yönünde bir eğilim ortaya çıkmıştı. Bu kapsamda, 1984'ten sonra, kanunlarda yer alması ve mahkemelerin buna karar vermesine karşın idam cezasının infazına dair kanun çıkarılmadı. Dolayısyla idam cezasının infazı fiilen askıya alınmış durumdaydı. Bu, yasama iradesinin idama karşı olduğu, ancak terör olaylarına karşı caydırıcı unsur olarak mevzuatta tutulduğu yorumlarına yol açmaktaydı.
   
İdam cezasının kaldırılması süreci

İdam cezasının kaldırılması yönündeki ilk adım 2001 yılında atıldı. (Bülent Ecevit'in başbakanlığındaki DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümeti görevdeydi. En çok tartışma PKK'nın başı Abdullah Öcalan hakkındaki idam cezası kapsamında yaşanıyordu.) Anayasada yapılan değişiklikle (4709 sayılı Kanun) ''savaş, savaş tehdidi ve terör suçları'' durumları dışında ölüm cezası verilemeyeceği kuralı getirildi. (Bu anayasa değişikliği tümü üzerindeki oylamaya 494 milletvekili katılmış ve 474'ü 'evet' oyu kullanmıştı.)

2002 yılında, Anayasa değişikliğine paralel olarak yapılan yasal düzenleme ile (4771 sayılı Kanun) ilgili yasalarda yer alan ölüm cezaları müebbet ağır hapis cezasına çevrildi. (Daha sonraki süreçte yapılan seçimde Türkiye'de hükümet değişikliği yaşandı. AK Parti tek başına iktidara geldi. Başbakanlık görevini önce Abdullah Gül, daha sonra da Recep Tayyip Erdoğan üstlendi.)

Türkiye, 2003 yılında, 1985’de yürürlüğe giren ve ''savaş zamanı ya da yakın savaş tehdidi'' dışında idam cezasını kaldıran Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ek Ölüm Cezasının Kaldırılmasına İlişkin 6. No.lu Protokol'e imza atarak, onayladı. 2004 yılında yapılan anayasa değişikliğiyle (5170 sayılı Kanun) idam cezası ve ilişkili ifadeler tümüyle Anayasadan çıkarıldı. (Anayasa değişikliğinin tümü üzerindeki oylamaya 471 milletvekili katılmış ve 457’si 'evet' oyu kullanmıştı.) Bunun paralelindeki 5218 sayılı Kanunla da mevzuatta uyum değişiklikleri yapıldı.

2004 yılında çıkan ve 1 Haziran 1 Haziran 2005 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu'nda idam cezası yer almadı. Türkiye, Ek 6 No.lu Protokol'de olduğu gibi, iç hukukunda ölüm cezasını her koşulda kaldırdıktan sonra, 2004 yılında imzaladığı Ölüm Cezasının Her Koşulda Kaldırılmasına İlişkin 13 No.lu Protokol'e ilişkin onay sürecini de 2006 yılında tamamlayarak yürürlüğe koydu. Yine 2006'da Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi'nin, ölüm cezasının, savaş zamanında işlenen çok ciddi askeri suçlar hariç kaldırılmasını öngören İkinci Seçmeli Protokolü de imzalandı.

Avrupa Birliği sürecinin etkisi

Türkiye, Avrupa Konseyi üyesi olarak, yarım yüzyıla yaklaşan bir süreçte Avrupa Birliği ile üyelik hedefli ilişkilerini sürdürüyor. 1987 yılında yapılan AB üyelik başvurusunun ardından, 3 Ekim 2005’te üyelik müzakerelerine ilişkin süreç başladı. Bu süreçte, fiilen uygulanmasa da ölüm cezasını hukuken de kaldırması yönünde önemli politik baskılar yapıldı, bu konuya ilişkin değerlendirmeler resmi belgelerde yer aldı.

AB, üyelik sürecinde, ölüm cezasını kaldıran Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ilişkin 6 ve 13 No.lu Protokollere ve keza Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi'nin ölüm cezasının kaldırılmasına dair İkinci Seçmeli Protokolü'ne taraf olmayı koşullar arasında saymaktaydı. Türkiye bunların gereğini yerine getirebilmek için nce mevzuatında gerekli değişiklikleri yaptı, ardından bunlara taraf oldu. İdam cezasının kaldırılmasındaki etkenlerin başında AB üyelik müzakere süreci ve AB mevzuatına uyum gelmekteydi.

İdam cezasının uygulanmaması süreci

Türkiye'de idam cezasının uygulanmaması süreci 1984 yılına kadar uzanır. Cazanın son kez infaz edildiği tarih 24 Ekim 1984 olup 12 Eylül dönemine rastlar. Bu tarihten sonra verilen idam cezaları TBMM’de onaylanmadı. 1991'te çıkarılan af yasasıyla kesinleşmiş idam cezaları 10 yıl ağır hapse çevrildi. 2002 yılında mevzuatta yapılan düzenlemenin ardından da kesinleşmiş idam cezaları ömür boyu hapse dönüştürüldü.

İdam cezasının gündeme gelişi
  
İdam cezası değişik zamanlarda ve değişik güncel gelişmelerin arzından gündeme gelmektedir. Bunlardan biri, terör örgütü başı Abdullah Öcalan’ın durumu ve bu çerçevede toplumu derinden etkileyen terör olaylarıydı. Bir diğer tartışma da canice işlenen cinayetlerin ardından yaşandı.

PKK'nın başı Öcalan, Kenya'da yakalanıp Türkiye’ye getirilmesinin ardından yargılandı ve 29 Haziran 1999'da idama mahkum edildi. Ceza 25 Kasım 1999 tarihinde Yargıtay'ca onandı. Ancak, idam cezasının AB uyum yasaları ile kaldırılmasından dolayı cezası ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrildi. Siyasi çevrelerde idam cezasının kaldırılması ve Abdullah Öcalan hakkındaki idam cezasının ertelenmesi sürecinin örtüşmesi hep tartışma konusu oldu. Yaşanan süreç, bunun bundan sonra da devam edeceğini gösteriyor.

Tarihte idam cezaları

Türkiye'de 1920'den 1984'e kadar uzanan 64 yıllık süreçte TBMM tarafından onanan idam cezası kararı 712. Bunlardan 15'i kadın hükümlüler. Bu rakama İstiklal Mahkemeleri'nin, Meclis onayının aranmadığı idam kararları dahil değil. Meclise gelmeden İstiklal Mahkemelerince verilen kararların ardından infaz edilen idam cezalarının sayısına ilişkin değişik rakamlar dile getirilmekte, ancak sağlıklı bir bilgi bulunmamaktadır. İdam cezasının infazı genel olarak asılma yöntemiyle yapılıyordu. Askerlikle bağlantılı bir kişinin askeri suçtan dolayı aldığı idam cezası kurşuna dizilerek infaz ediliyordu.

Cumhuriyet dönemindeki bazı idam cezaları

- Şeyh Said İsyanı sonrasında Diyarbakır'daki Şark İstiklal Mahkemesi kısa süren bir yargılamadan sonra Şeyh Said ve 47 ayaklanma yöneticisi hakkında 28 Haziran 1925 günü ölüm cezası verildi ve cezaları ertesi gün infaz edildi.
- Haziran 1926'da yurt gezisi kapsamında İzmir'e giden Mustafa Kemal'e yönelik bir suikast girişimi ortaya çıkarıldı. ''İzmir Suikastı'' diye anılan olayda Ziya Hurşit ve arkadaşları İzmir İstiklal Mahkemesi'nde yargılanıp idam cezasına çarptırıldı. 14 Temmuz 1926'da 14 kişi idam edildi.
- 23 Aralık 1930 günü, İzmir'in Menemen ilçesinde, öğretmen-yedeksubay Mustafa Fehmi Kubilay ile yardımına koşan bekçiler Hasan ve Şevki'nin bir grup yobaz tarafından öldürülmesiyle Menemen olayları başladı. Olayların bastrılmasının ardından kurulan Divan Harp Mahkemesinde yargılanan sanıklardan 28'i 3 Şubat 1931 gecesi Menemen'de idam edildi.
- 1920–1961 yılları arasında 11’i İstiklal Mahkemeleri tarafından olmak üzere toplam 16 milletvekili idam edildi.
- 27 Mayıs 1960 askeri darbesinden sonra, Yassıada’da oluşturulan Yüksek Adalet Divanı’nda dönemin yöneticileri yargılandı. Darbe öncesi dönemin Başbakanı Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan hakkındaki idam cezası 17 Eylül 1961'de infaz edildi.
- 12 Mart 1971 askeri müdahalesinin ardından yaşanan süreçte 17 kişiyi idam edildi. 1971 yılının 18-28 Temmuz günleri arasında tamamı adli suçlu 14 kişi hakkındaki idam kararı yerine getirildi. Bunlar arasında 25 Temmuz 1971'de İzmir'de asılan Kadriye Partici, Türkiye'de idam edilen son kadın hükümlü idi.
- 12 Mart rejimin diğer üç infazı ise 1968 kuşağının önde gelen isimlerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan oldu. Üçü de 6 Mayıs 1972'de Ankara'da idam edildi.

12 Eylül dönemindeki idam cezaları
   
12 Eylül darbesinin ardından kurulan sıkıyönetim mahkemelerinde peş peşe idam kararları çıktı. Bu kararlar hızla sonuca bağlanırken, 1972 yılından o güne kadar infaz edilmeyen idam cezaları hızla uygulanmaya başladı. Politik eylemleri nedeniyle hüküm alanların yanı sıra adi hükümlülerin infazları da gerçekleştirildi.
   
1980-1984 yılları arasında arasında 50 kişi idam edildi. Bunların 18’i sol, 8’i sağ görüşlü ve 23’ü de adli suçtan hükümlüydü. Ölüm cezası infaz edilenlerden biri ASALA adlı Ermeni terör örgütü mensubu Levon Ekmekçiyan idi. Ekmekciyan, 1982 yılında Esenboğa Havalimanı’nda düzenlenen kanlı saldırının ardından yakalanmıştı.
   
12 darbesi yönetimi idam cezalarının infazında ısrarlıydı. Kenan Evren 3 Ekim 1984'te Muş'ta yaptığı konuşmada ''Hainleri asmayıp da besleyecek miyiz?'' diyecek ve bu söz uzun yıllar belleklerden silinmeyecekti. 12 Eylül döneminde sıkıyönetim askeri mahkemelerince 517 sanığa idam cezası verildi. Askeri Yargıtay’ın onayladığı idam kararlarının sayısı 124 oldu. Bunlardan, MGK’nın onayladığı ve onay sonrası hemen infazı yapılan 50’si dışındakiler için cezalar fiilen müebbet hapse dönüştü.
   
Ölüm cezalarının infazlarına ilişkin onama kararları, 12 Eylül 1980-25 Ekim1981 arası Milli Güvenlik Konseyi döneminde, 25 Ekim 1981-14 Ekim 1983 arası Danışma Meclisi döneminde, 6 Kasım 1983 sonrası TBMM döneminde verildi. İdam edilenler sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanan sol ve sağ görüşlü hükümlüler ile adli hükümlülerden oluşuyordu. Türkiye'deki en son uygullanan idam idam cezası 24 Eylül 1984'te İzmir'de Hıdır Aslan hakkındaki cezanın infazıyla yapıldı.
--/--

Kaynaklar: Türkiye'de Ölüm Cezasının Kaldırılması Süreci (Prof. Dr. Füsun Sokollu-Akıncı), belgenet.com (Levent Pirler), TBMM kayıtları, 551.Vekil arşivi
Mesaj Gönder
Esc tuşu kapatır
© 2014 551. Vekil Tüm Hakları Saklıdır